27 Şubat 2011 Pazar

nedir bu poşet?

özellikle bayan okurlardan (evet itiraf ediyorum sadece ablam ve teyzem, ama bayanlar, valla) poşet ne yahu lipton demleme mi falan gibi abuk sorular aldım. kısa dönem askere poşet denir sevgili günlükçü. nedeni ise az askerlik yaptığı için, uzun dönem bavulla gelirken, onun bütün eşyalarını bir poşete sığdırdığı gibi gereksiz bir düşüncedir. ama sonuç olarak poşetim ben yani, bununla yaşamaya alıştım. uzun dönemlere çuval demek ise zorlamanın dik alasıdır. onun zaten başında yeterince dert sıkıntı, adına verilmiş pek çok ad var. çuval filan değildir onlar. ama biz poşetiz o ayrı.

şafak karabük

"vur vur inlesin
bütün tabur inlesin
asker nasıl olurmuş
piyade nasıl olurmuş
gelsin bizden öğrensin
sayamaz - sayarım
sayamaz - sayarım
say!
birkiüçdört birkiüçdört..."


türkiye sınırlarına girmiş bulunmaktayız sevgili günlükçüler. bugün karabükteyim. emenikeden başka gezecek kayda değer şey bulamadım doğrusu. herneyse bunları boşver yüzünü göster diyenleri kırmıyorum ve hemen asıl mevzuya geçiyorum. şafak olmuş conimoni, şafak diyor çek git bebeğim buralardan; ve fakat çekip gitmiyorum sevgili günlükçü, aslanlar gibi yardırmaya devam ediyorum, nöbetlerde dört-beş kat giyinip ufku her daim gözlüyorum.
muharebe destek bölüğü bu aralar alt tertiplerin gelmesinin tatlı heyecanı içerisinde. üst tertipler açılmamış hediyelerin başında duran çocuklar gibi etrafta dönüp duruyorlar, çömezlere yüklenecek angaryaları düşünerek ellerini ovuşturuyorlar. kısa dönem askerlik yapmak demek 6 ay boyu belgesel kanalı izlemeye mahkum 0lmak aslında. bir habitat içerisindeki alfa erkekleri göze çarpıyor önce, birbirleriyle hırlaşıyorlar, toslaşıyorlar. koşullu şartlanmaya uğruyorlar, emredin komutanım ve emredersiniz komutanım omurilikten geliyor artık. biraz gelişenleri alet kullanabiliyor, cep telefonu falan işte. aynı dönemlerde aynı sesleri toplu halde çıkarıyorlar, aynı saatte suya beraber iniyorlar falan. 15 ayda otoburluktan etoburluğa kayıp besin zincirinin üst sıralarında kendilerine yer edinmeye çalışıyorlar. peki bu besin zincirinde kısa dönemler nedir diye soracak olursanız, habitatın üstünden geçen uçağız biz. hani penguenlerin bakayım derken domino taşı gibi dizildikleri uçak varya işte ondan. bir 15 ayda 4-5 defa geçmekteyiz. nasıl yani sen uzun dönemleri hayvanla bir mi tutuyosun? haşa, haşa ama hayvanlaştırılıyorlar orası kesin.

kıytırık sosyolojik saptamalarımı da alıp gidiyorum buralardan ama dur daha lafım bitmedi bu aralar başımda bir izin belası var sevgili günlük sever. muharebe destek bölüğüne yaptığım olağan üstü katkıdan etkilenen komuta heyeti beni mayıs sonundaki ordu denetlemesine çıkarmak için lobi faaliyetleri yürütüyorlar, izne çıkacaksınız falan diyerek beni hazırlamaya filan çalışıyorlar. artık o durum mart sonuna doğru belli olur ama ilk tercih izin kullanmadan teskereyi almak elbette.

geçen hafta annemlerin keşanımızı ziyaretlerini müteakip evci iznine çıktım ve pek hoşça vakit geçirdim. mesaj yazmaya vakit olmadı tabi, kısmet bu haftayaymış işte. 11. hafa itibariyle askerliği yarılamış bulunmaktayım. önümde bir 11 hafta daha var ama arkamda da uygun adım yürüyüşler, acemilikler, tekmiller, istikametler bıraktım. artık o benim dünyam, onunla nefes alan ve onunla yok olan diyorum. bundan sonra yokuş aşağı salarım arabayı umuduyla okuyan herkesi öpüyorum, okumayanların ensesine üflüyorum, şöyle bir göz atanlardan ise makas alıyorum. kendinize iyi bakın.

13 Şubat 2011 Pazar

şafak 100!!!!

"her yaram bir çiçek gibi
kanımla sularım bu yeri
yurduma bahar yaparım
göğsüme taktığım gülleri"


lan sevgili günlükçüler! burada o kadar yazıyoruz, sizin için kafa patlatıyoruz, niye bir allahın kulu da canımsın, ciğerimsin yazılarını beğenerek okuyoruz filan demiyor. asker olunca böyle mi oldu şimdi, hemen sivil dikta mı yani? tamam ben de susayım hep beraber susalım o halde.
























evet bu kadar susma yeter, biraz da kamuflaj yeşilinin tonlarından bahsedelim. bildiğiniz gibi bu senenin moda rengi yeşil. ve inanır mısın sevgili günlük çarşıya giyerken giydiğim kazakların dahi haki yeşil renkte olması metropolde toprak rengi giyerek mümkün olduğunca kaybolmaya çalışan pasif kişiliğimin burada askerliğe iyice batmasıyla sonuçlanacak gibi görünüyor. şimdi haberler. kazım karabekir kışlası 1. mknz. piyade taburu son iki haftayı oldukça hareketli geçirdi. cam kırıklarıyla üst tertibini yaralayan erler, askerliğinin bitmesine 11 gün kala firar girişiminde bulunan erbaşlar can sıkarken, geçtiğimiz hafta 1. ordu komutanı orgeneral hayri kıvrıkoğlunun taburumuzu bizzat gelip denetleyeceği haberi gündeme bomba gibi düştü. muharebe destek bölüğü de bu tatlı heyecanı yaşayan bölükler arasındaydı. peki ya meksika kökenli piyade onb. yalço altunto? acaba o neler yapmaktaydı? ne yapacak sevgili günlük babayı almaktaydı, arazide yardırmaktaydı, kendisi gibi yeşiller içinde bir grup adamla "kimyasal taarruz" diye bağırdıktan sonra takribi 50 metre koşup kendini donmuş toprağa atmaktaydı. fakat tüm bu eğitim faaliyetleri komutanın gelmeyeceği gerçeğiyle yarım kaldı sevgili tsk severler. halbuki nasıl da heyecanlıydı piyade taburunun o pırıl pırıl neferleri, nasıl da istekliydiler kendilerini komutana takdim etmeye. olmadı ama sağlık olsun. şimdi spor haberleri. barfikste yeni rekorumu kolumu 15 derece kadar bükmek suretiyle kırmış oldum. 3 km koşuya dalağımın şişmesi damgasını vurdu. arkamdan gelen astsubayın ise "koş lan kısadönem" diyerek beni motive edici şekilde iteklemesi sahalarda görmek istediğimiz türden hareketlerdi. göğüs göğüse muharebe çalışmalarında rakibimi alıp yere çalmam tribünler tarafından coşkuyla karşılandı. şimdi hava durumu. keşanda atmosfer balkanlardan gelen soğuk havaya endekslenmiş durumda, nöbetler soğuktan 1 saate düşmekte, eldiven-bere-boyunluk üçlüsü ise hala uzaklara gitmiş bir akrabamız gibi elimizde değil kalbimizde. şimdi moda ve lifestyle. tsk kaliteden taviz vermiyor ve bulgurun en hasını en yarmasını getirmeye devam ediyor. çarşafları alttan bağlamak bu hafta out, dolapların derinliklerinde nemlendirici krem bulundurmak ise son derece in. cemiyet hayatının renkli şahsiyetlerinden havan takımı tim komutanı mehmet altuntaşın koğuşta söylemiş olduğu "göte giren şemsiye açılmaz beyler" sözü bu hafta sıkça kullanıldı ve hatta dillere pelesenk oldu diyebiliriz. bu hafta içtima top on listemizde birinci sırada gündoğdu marşı var. onu piyade 1 ve bölük marşları takip ediyor. listenin geri kalanında ise yürüyüş kararlarını görmekteyiz. bu haftalık sizlere aktaracaklarımız bu kadar sevgili günlük takipçileri. önümüzdeki haftalarda görüşmek dileğiyle ben yalço ben paşa kendinize iyi bakın.

şafak 114

"biz pars bölüğüyüz! adımız fedakarlık, soyadımız dürüstlüktür. yıldırmaz bizi gündüzün sıcağı, gecenin ayazı, yazın tozu, kışın çamuru. bekleriz hainleri her an. varsa gelecekleri var görecekleri. allah pars bölüğünü korusun!"


geçen mesajda piyadeden koca olmaz dedim ama, tsk bendeki çapkın ve bağlanma korkulu potansiyeli görmüş olacak ki, beni hemen piyadeye yollayıverdi sevgili günlük. an itibariyle keşan 4. mekanize piyade tugayına bağlı kazım karabekir kışlasında konuşlu 1. mekanize piyade taburu muharebe destek bölüğü havan takımı atış idare tim komutanı piyade onbaşı M.Yalçın Altuntaş olarak sesleniyorum sizlere. acemilik bir yalanmış, kaç yaprak varmış elimizde, usta askerim artık, uzun dönem cengaverlerle aynı havayı soluyorum artık, uzman tokadı yüzbaşı dayağı yaklaşan bir tehdittir, çapraz nöbetler yakındır artık. 3 km teçhizatlı koşu, 35 şınav, 45 mekik, 8 barfiks zorunluluktur.
sevgili günlük spor flaması almaya and içmiş komando terk bir yüzbaşının elinde inim inim inleyen zavallı bir bölükte, tabur komutanının oğluna ders vermeye giden pırıl pırıl bir erbaşım. Spor yapamayanların çarşılarının haftalardır kitli olduğu bir ızdırap ortamında her hafta çift çarşısı garanti olan 1.70e 80 kilo bir ironi abidesiyim, tıknaz bir şakayım tüm muharebe destek bölüğünde. hal böyleyken mayısa kadarki kaderimin nasıl olacağını ben de kestiremiyorum pek. Daha dün akşam bizim koğuştan bir çocuk firar etti. Bu durumun bize yol-su-elektrik olarak geri dönüşlerini merak etmekteyim. yine dün itibariyle üzerime zimmetli bir adet alman malı hk33e tüfeğim mevcuttur. adını daha koyamadım önerilerinizi bekliyorum. tüfek demek nöbet demek elbette, yakında onlar da başlar diye tahmin ediyorum. bol kitap okuyorum burada, uzun dönemlerle muhabbet bir yere kadar devam edebiliyor, zaten onlar kısa dönemlere uzaylı gibi yaklaşıyorlar veya suya inen ceylanlar gibi, bir soru soruyorsun hemen kısa cevap verip kaçıyorlar. ama halk adamı ve aynı zamanda havanın piri yalço paşa onları da avucunun içine alacak burdan size pars bölüğü yemini ederim sevgili günlükçüler. sizlere şu an ekonomisi tamamen çarşıya çıkan askerlere bağımlı sevgili keşanımızın sıra fişi ile koltuğa oturulabilen güzide şipşirin bir internet kafesinden sesleniyorum. şuna emin olun ki keşanlı ali de çarşıya çıkmış bir askerdi ve bir seferde herkesten çok para harcadığı için destanı yazıldı. yoksa burada gerçekten destanlaşacak bir hareket yapma olanağı yok. ama araştırıyorum varsa kayda değer bir hareket yapma tarzı denemye çalışıcam. sözlerime burda son veriyorum, ifadelerdeki mantık çizgisinden çıkma sizin de dikkatinizi çekmiştir zaten herhalde, öyleyse herşeyi tadında bırakmalı diyor ve sizleri kocaman öpüyorum. haftasonları 12-16 arası telefonum açık diyor, evlere ve işyerlerine paket servisimiz vardır diye de ekliyorum
"yaş kiremitten baca olmaz
piyadeden koca olmaz
alacaksan al topçuyu
güm güm vurur hiç yorulmaz
her gece vurur hiç yorulmaz"

acemilik bitti canlarım, keşandan bir otel odasından yazıyorum sizlere. evci iznindeyim, 28 günün ardından bu sabah günaydın günaydın koğuş kalk! sesiyle uyanmadım, traş olmadım, bot boyamadım, çift çorap, içlik, kamuflaj, boyunluk, bere, eldiven giymedim, içtimaya çıkmadım, içinde komutanım geçen cümleler kurmadım. ezberim bozulacak diye tedirginim.
merak edenlere gelsin bu parça, çok iyiyim, rahatım yerinde hiç bir sıkıntı yok, yukarıdakileri günlük rutinimi özetlesin diye yazdım, zaten 3. gün alışıyorsunuz, hiç külfet olmuyor, üstelik her gün traş olmayanı bot boyamayanı ayıplıyorsunuz.
anlayacağınız üzere acemiliği topçu taburunda yaptım, 100 kişiydik (tüm tugayda 450 kd var) ilk gittiğinizde kendinizi otogarda gibi hissediyorsunuz, sürekli yanınıza usta askerler gelip erzurum var mı, ankara var mı, rize var mı gibi sorular soruyolar, herkes bir toprak bulma telaşında, ha herkesin ağzında da toprak toprağı askerde sikermiş lafı var orası ayrı.
tsk ilk kazığını bana kamuflaj verirken attı, dağıtan asker bana şöyle bir baktı, bu sana olur dedi. bir aydır çuval gibi pantolonla, parkayla geziyorum, bir ona alışamadım işte sevgili günlük. usta askerler tiril tiril takılırken ben sürekli uçkur toplama telaşındaydım. ama bot, spor ayakkabı filan cuk oturdu ki onlar yanlış olsa büyük sıkıntılar yaşanırdı.
askerlik ilginç yer, bedeninin sınırlarını öğreniyorsun, 2-3 km. tören adımı yürüyebiliyormuşum, 15 gün lens çıkarmadan yaşayabiliyormuşum, 1 ay musluk suyu içip hastalık kapmayabiliyormuşum, sesim kısıkken, konuşamıyorken bile hayvan gibi bağırıp tekmil verebiliyormuşum... bu liste böyle uzar gider, allahtan bizim banyo olayı düzgündü de bir de en uzun banyosuz kalma rekoru eklemedim.
artık çok küfürlü konuşuyor muyum diye soranlara ne sandın yarraam demek istiyorum. "amına koyyim" cümle içinde noktalama, bağlaç, edat ve hatta özne bile olabiliyormuş, insan hep yeni şeyler öğreniyor işte.
yemeklere şap atmıyorlar, ama ztn yüz tane erkeğin arasında iştahı kabaranlara saygılarımı sunarım. nizamiyeden içeri girdikten sonra ilk kadını 10 gün sonra filan gördüm, bi şaşırdım, durdum inceledim falan yeni bir canlı formu gibi. Bir de haki yeşile çok alışınca canlı renklere çok kitleniyosunuz, kantine mal getiren araba geliyodu bazen değişik renklerde far görmüş bambiye dönüyordum.
burda ana eğlenceler internet kafe, türk filmleri ve esrar. tek tek açıklayalım. internet kafede internet yok öncelikle onu belirtelim. bilgisayara yüklü oyunlar, müzik ve filmler. filmlerdeki öncelikli kriter içinde erotik sahne olması. türk askeri hangi filmin kaçıncı dakikasında çatışma çıkıyor hepsini ezbere biliyor, ara sahnelerle kendini yormuyor genellikle. aynı durum video kliplerde de geçerli. ha baştan sona bir şey izlenmiyor mu derseniz, tabiki izleniyor, bol bol kurtlar vadisi pusu ve ezel, bir de spartacus :) bizim de er ve erbaş gazinomuz var elbette, içinde televizyon var digiturk falan her şeyi mevcut, lakin kumanda usta askerlerde onlar da sadece samanyolu, kanalturk, kanal 7 üçgeninde dolaşıp türk filmi bulup bze izletiyolar sağolsunlar. ha esrar ne ayak baba derseniz, bizim burası uzun dönemler için sürgün yerii gibi bir yer. bütün sorunlular, keşler, komutana gider yapanlar, subaylarla mahkemeliler filan bizde. koğuşta rakı içenler, gazinonun arka duvarında kova yapanlar, sürekli dolaşıp cigaralığa tütün arayanlar hep başımızın tacıdır. her gün kavga çıkar hiç sektirmez, sağlam sövülür edilir, birkaç seferden sonra dönüp bakmıyorsunuz bile.
g3 piyade tüfeği şarjörle beslenen, hava ile soğuyan, tek ve seri ateş edebilen, koydu mu kesin öldüren, sağlam tutmazsan geri tepip can yakan alman menşeili tek erin muharebe silahıdır. 10 kişi aynı anda ateş etmeye başlayınca ortalığı bir barut kokusu kaplar, kulaklar sağır olur, ortam hafif buğulanır. ateş etmesi zevklidir, geri tepmesi hoştur, isabet ettirmesi zordur ama. herkese tavsiye ediyorum.
uzun oldu sanırım baya, daha sonra yazarım yine, öpüyorum herkesi ve son söz:
şafak 129 başka yok!